İndigo'nun Dünya Klasikleri şimdi 7 kitaplık set halinde! Set içerisinde Sun Tzu, Goethe, Tolstoy ve Gogol gibi büyük klasik yazarlar yer alıyor. Ayrıca Modern Klasik yazarlar olan Virginia Woolf ve Franz Kafka da bu sette. Keyifli okumalar!
İlk
olarak 1915’te yayımlanan Dönüşüm, hikâyenin kahramanı Gregor Samsa’nın
kendini bir sabah dev bir böceğe dönüşmüş halde bulmasıyla başlar ve
hayatındaki değişiklikleri aktararak devam eder. Edebiyat dünyasında
Kafka’nın en popüler eserlerinden biri sayılan yapıt, sade bir dille
okuyucuya “toplumun farklı olanlara yaptığı muamele” hakkında bir fikir
kazandırırken, diğer yandan küçük burjuva toplumlarındaki aile
yapılarını en ince ayrıntısına kadar gözler önüne sermektedir. Dönüşüm
ile Kafka bir insanın böceğe dönüşmesini soyut bir kavram olmaktan çok
bu sürecin sosyal ve felsefi etkileriyle ele almıştır. Kafka, Gregor’un
annesi, babası, kız kardeşi Grete, hizmetçileri, patronu, yarattığı
diğer karakterleri ve tema çeşitliliği ile okuyucuyu kendine bir kez
daha hayran bırakmıştır.
(Tanıtım Bülteninden)
Bu
kitap, Kafka’nın sahibine hiç ulaşmamış bir mektubu aslında. Franz
Kafka, 1919’da dinlenmek üzere gittiği Schelesen’de Praglı sekreter
Julie Wohryzek ile tanışır ve nişanlanır. Babaya Mektup yazarın bu
evlilik kararına karşı çıkan babasına olan duygu ve düşüncelerini dile
getirirken, diğer yandan bize Kafka’nın yaşam öyküsünden ipuçları da
sunmaktadır. Franz Kafka’nın yazarlığına, kendi var oluşuna ilişkin
ayrıntılarla bezeli yapıt, kurmaca hikâyelere dayalı diğer eserleriyle
karşılaştırıldığında belgesel bir nitelik de taşımaktadır. Baba oğul
arasındaki çatışmadan yola çıkan Babaya Mektup aslında Kafka’nın burjuva
toplumlarını belirleyen güçlü ve güçsüz kavramlarına bir serzenişidir.
Eser 20. yüzyıl edebiyat tarihinin en büyük itiraflarından biri
sayılmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)
Rus gerçekçiliğinin kurucularından olan Gogol, “Bir Delinin Hatıra Defteri” ile hayata tutunmaya çalışan bir şizofreni ve “Burun” ile “Palto” hikâyelerinde ise fantastik öğeleri gözlem yeteneği ve ince ironisiyle birleştirerek Rus toplumunun genel yapısını anlatır. Önemli Rus yazarların da esin kaynağı sayılan Gogol, yaşamı boyunca üç oyun yazmış ve ölümünden sonra pek çok eseri oyunlaştırılmıştır. Ülkemizde de sahnelenen ve dünya çapında büyük yankılar uyandıran “Bir Delinin Hatıra Defteri” bunlardan biridir. Okuyuculara farklı pencereler açarken Rus bürokrasisinin işleyişini gerçekçi biçimde gözler önüne seren Gogol’ü belki de en iyi “Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık” sözleriyle Dostoyevski özetlemektedir.
(Tanıtım Bülteninden)
Rus edebiyatçı Tolstoy, İnsan Neyle Yaşar?’da yer alan hikâyeleriyle büyük bir yazar olmasının yanı sıra, topluma ayna tutarak filozof ve eğitimci kimliğini de öne çıkartır. Tolstoy’un bu eseri, her dönemde güncelliğini koruyan bir kaynaktır. Kitapta yer alan tüm hikâyeler insanın özündeki iyilik, açgözlülük, hırs ve her anlamda birleştirici bir güç olan sevgi kavramlarını ele alır. Öte yandan, genç veya yaşlı tüm okuyuculara, kendine bir adım dışarıdan bakabilme ve hayatın belki de en önemli sorularını sorabilme olanağı sunar. İnsanın içinde ne vardır? İnsana ne verilmemiştir? İnsan neyle yaşar?
(Tanıtım Bülteninden)
Tüm zamanların en büyük aşk klasiklerinden ve başyapıtlarından biri olan Genç Werther'in Acıları, 1774 yılında ilk kez yayımlanmasından hemen sonra bütün Alman toplumunu, özellikle gençleri derinden etkilemiş ve o yıllarda Almanya’da pek çok intihar olayının yaşanmasına neden olmuştur. Genç Werther’in Acıları, Goethe’yi Alman Edebiyatının Fırtına ve Coşku (Sturm und Drang) akımının öncüsü haline getirmeyi başarırken, parodiler, operalar, şiirler ve tiyatro oyunlarına uyarlanan, barındırdığı tutkulu ve kendi kendini yok eden başkahramanıyla romantik Avrupalı okurların kült bir eseri haline gelmiştir.
Genç Werther ruhunu, okurlarına keyifli ve aynı zamanda umutsuz aşk mektuplarıyla, karşılıksız aşkıyla anlatır. Onun hikâyesi bir bakıma “itiraf” edebiyatının da kapılarını aralayarak, Goethe’nin yaşamışlığını, yarım kalan, üzücü aşk hikâyesini gözler önüne serer.
Roman, her ne kadar bir aşk hikâyesi olsa da içinde taşıdığı toplumsal eleştiri açısından da önem teşkil eder. Genç Werther’in Acıları, 18. yüzyılda, köşeye sıkıştırılmış genç bireyin manifestosu olarak da okunabilir.
(Tanıtım Bülteninden)
Edebiyat dünyasının feminist bir makalesi olarak adlandırılan Kendine Ait Bir Oda, kadın hareketinin elinden düşürmediği önemli kitaplardan biri olmayı başarıyor. Erkeklerin kadınlara uyguladığı baskının ve her zaman süre gelen “Eşitlik” tartışmasının cevabını tarihten alıntılar yaparak yanıtlıyor.
“Kadın ve edebiyat” arasındaki bağlantıyı kurmaca bir yazıyla ve karakterleriyle anlatan Woolf, kadınların neden daha az şiir yazdığını veya neden erkekler kadar yaratıcı olamadığını anlattığı eserinde, tarihsel süreç içerisinde kadının toplumdaki yerini de ele alıyor. Kadınların dünyasına dair ilginç tespitleri, farklı bakış açılarını içeren eserinde Woolf, odasındaki duvarı verdiği cevaplarla örmeye çalışıyor ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!”
(Tanıtım Bülteninden)
M.Ö. 400’lerde Sun Tzu tarafından kaleme alınan ve aradan geçen binlerce yıla rağmen günümüzde hâlâ değerini koruyan Savaş Sanatı, yazılı tarihin en değerli taktik-strateji eserlerinden birisidir.
Doğu ve Batı ordularına kılavuzluk etmesinin yanı sıra, Savaş Sanatı şimdilerde büyük ya da küçük iş adamlarının ve liderlerin dayandığı temel kaynaklardan biri haline gelmiştir.
Hayatın her safhasında mücadele etmek zorunda kaldığımız şu günlerde Sun Tzu’nun Savaş Sanatı, hâlâ uygulanabilir örneklerle, başarılı olmak ve güçlü kalmak isteyenler için mutlaka okunması gereken bir eser.
(Tanıtım Bülteninden)